'İzdivaç programları kadına dayatılan evliliğin bir parçası ve daha fazlası' 2016-12-21 09:06:58 DİYARBAKIR - Ana akım medya kanallarında yayınlanan izdivaç programlarına dair değerlendirmede bulunan Filmmor Kadın Kooperatifi kurucusu Melek Özman, kadınlar için tek dayatılan seçeneğin evlilik, evinin kadını olmak ve annelik olduğunu vurguladı. Özman, “Zaten bu programlar da bu dayatmanın bir parçası, uzantısı ama daha da fazlası tabi” diye konuştu. Sabah saatlerinden akşama kadar hemen hemen tüm ana akım medya kanalında yayınlanan evlilik programları içeriği dolayısıyla tartışmaları da beraberinde getiriyor. Son yıllarda tüm ekranlara yayılan bu programlar hakkında birçok iddia ortaya atılırken, eleştiri konusu olmaya da devam ediyor. Kadınlar erkeklerin beğenisine sunulması, bazen hakarete varacak derecede tartışmaların yaşanması ve kurgulanmış görüşmeler izleyiciye normal bir durum gibi gösteriliyor. Daha önce eşini katletmiş kişilerin de katıldığı bu tür izdivaç programlarına dair konuşan Filmmor Kadın Kooperatifi kurucusu Melek Özman, izdivaç programlarına dair değerlendirmede bulundu. 'KADINLARIN BAŞKA SEÇENEKLERİ DE OLMALI' Bu tür programların arz-talep meselesi üzerinden yürüdüğünü ifade eden Özman, yayınlayanlara sorulduğunda izlendiği için yayınlandığını söyleyeceklerini belirtti. Bunun kaba bir açıklama ile geçiştirilemeyeceğinin altını çizen Özman, "Sadece arz talebi belirlediği için de değil, bu kadar sığ argümanlara anlaşılamayacağı için. Peki nasıl anlayabiliriz? Örneğin evliliğe özgür seçim diyebilmemiz için kadınların ayakta kalmak, güvende olmak, mutlu olmak ve benzeri için başka seçenekleri de olması gerekir. Başka türlüsünü hayal edebilme olanakları olması gerekir" diye konuştu. 'MUTLULUK İÇİN NE KADAR İHTİMALDEN SÖZ EDEBİLİRİZ Kİ' "Sadece kadınlar için de değil şu anda tüm toplumun güvende, huzurlu, mutlu olması için ne kadar seçenekten, ihtimalden söz edebiliriz ki" diyen Özman, şöyle dedi: "Bu koşullarda 'mutlu olmak, güvende olmak' için söz edecek başka seçenekler kalmadığı için evlilik programlarına daha çok ihtiyaç var. Ne kadar mutsuz, güvencesiz, kaygılı olduğumuzu unutturabilir mi? Bu programlar ya da bu koşullarda yapılan evlilikler tabi ki mümkün değil.” 'FECİ BİR YAKLAŞIM VAR' Bu tür izdivaç programlarının toplumun ve kadının yaşamını nasıl etkilediği noktasına dikkat çeken Özman, yayın ilkesinin olmadığına da değindi. Özman, "Dizilerden yarışmalara, haberlerden evlilik programlarına kadar o kadar feci bir yaklaşım var ki, hani bu kadar ayrımcılık, yanlış, manipülasyon, nefret ve şiddet ve benzeri içermeyen bir etik yaklaşım olması bile yeterli aslında. Kadınlar için tek dayatılan seçenek evlilik, 'evinin kadını olmak', 'annelik'. Zaten bu programlar da bu dayatmanın bir parçası, uzantısı ama daha da fazlası tabi. 'Evli, mutlu, çocuklu' miti bizi gelecekte mutlu, güvende yaşayabileceğimize inandırabilir ancak somut koşulları unutturabilir mi?" diye sordu. 'ATAERKİL TOPLUMDA EVLİ OLMANIN KENDİSİ RİSK' Yine bu tür programların kadın cinayetlerine etkisine de değinen Özman, "Ataerkil yani kadının erkeğe ait olduğu bir toplumda partner ya da evli olmanın kendisi bir risk. Horlanma, şiddet, cezalandırılma, öldürülme riski içeriyor zaten. Bu programlarda da mevcut ataerkil zihniyet, bu riskler hiç yokmuşçasına, bunlar hiç yaşanmıyormuşçasına romantize ediliyor. Baskı, kıskançlık, ayrımcılık, şiddet mistik bir sevgi belirtisiymiş gibi kutsanıyor ki bunun etkileri de ortada" dedi. 'SAHİCİ ŞEYLERİN YAŞANDIĞINA DAİR ÇOK AZ DELİL VAR ELİMİZDE' Toplum önünde yaşanan tüm bu izdivaç programlarında yaşananlar noktasında insanların bu tür şeyleri pek yadırgamadığını da belirten Özman, "Hakikatle bağını koparan, sahiciliğini kaybeden bir toplumda her şey 'miş' gibi bir mizansen olarak yaşanır ki öyle de yaşanıyor. Kamera sahiciliği 'bir kıl' perdeler tabi ama kamera olmadığı durumda ilişkilerin, değerlerin daha sahici yaşandığına dair çok az delil var elimizde. Yani bunlar yadırganmıyorsa toplumda egemen, meşru hale gelmiş demektir" diye konuştu.