56 yıldır büyüyen 'tehlike': Patria, Minerva, Maria Teresa 2016-11-20 09:34:20 İSTANBUL - Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele ederken katledilen Mirabel Kardeşler ve efsaneleşen adıyla “Kelebekler”in özgürlüğe açtığı kanatlar, kıta kıta, ülke ülke dalgalandırılıyor. Direniş bayrağını devralan kadınlar, her alanda adım adım dayanışmayı örerek, adeta kelebekçesine kanat çırparak özgürlüğe uçmayı sürdürüyor. Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğünü kabul etmeyen halka ve emekçilere, yönelik faşizan saldırılar karşısında direnişi ve mücadeleyi seçen Sosyal Değişim Hareketi’nden 3 kadın (Mirabel kardeşler) 25 Kasım 1960 tarihinde katledildi. Katledilişlerinin üzerinden 55 yıl geçti. Dominik Cumhuriyeti’nde takvimler 25 Kasım 1960'ı gösterdiğinde uçurumun dibinde diktatörlüğe karşı mücadele veren 3 kadının cansız bedeni ile karşılaşıldı. Onlar, Maria Teresa, Minerva Argentina ve Patria Mercedes olan Mirabel Kardeşler idi. Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı Mirabel Kardeşler’in başlattığı direniş, patriarkaya korku salarken dünya kadınlarına ise örnek oldu. DİKTATÖRLÜĞE KARŞI ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ Dominik Cumhuriyeti'nin Cibas bölgesinde dünyaya gelen ve Mirabel Kardeşler olarak tanınan üç kız kardeşin mücadelesi, kardeşlerden Patria'nın 1960 yılının Haziran ayında Clandestine Hareketi'ni kurması ile başladı. Daha sonra Minerva ve Maria Teresa'nın da bu hareket içerisinde yer alması, Trujillo diktatörlüğü için "tehlikeli" hale geldi. 3 kadın, beraber yürüttükleri diktatör karşıtı mücadelede ağır baskılara maruz kalarak, hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak baskı ve hapis cezalarının kadınları özgürlük mücadelelerinden alıkoyamayacağını anlayan diktatör Trujillo, tarih 25 Kasım 1960'ı gösterdiğinde yıllardır kadınlar üzerinde uygulanan işkenceyi hayata geçirdi. Mirabel Kardeşler, eşlerini cezaevi ziyareti dönüşü diktatör Trujillo güçleri tarafından arabalarından zorla indirilerek cinsel saldırıya maruz kaldı. Daha sonra katledilen kardeşlerin bir araba kazasında yaşamını yitirdikleri duyurulsa da Mirabel Kardeşler’in katledilmesinden bir yıl sonra Trujillo karşıtı hareket, diktatörlüğün sona ermesini sağladı. KELEBEKLERİN ETKİSİ DÜNYAYI SARDI O günden bu yana kardeşlerin katledildiği her 25 Kasım, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren dünya kadınlar için sembol bir gün haline geldi. Yapılan işkenceyi unutmayan Latin Amerikalı kadınlar, "Kelebekler" olarak andıkları kardeşler için 1981 yılının 25 Kasım'ında Dominik'te toplanarak bir kadın kurultayı düzenledi. Kurultay'da alınan kararla birlikte, "Kelebekler" in katledildiği "Lanet" gün "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kabul edildi. Daha sonra 1999 yılında BM tarafından "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" ilan edilen bugünde dünyanın dört bir yanında kadınlar, unutmadıkları "Kelebekleri" çeşitli etkinliklerle anmaya başladı. Mirabel Kardeşler’in özgürlük mücadelesini devralan dünya kadınları, dayanışmayla ataerkliliğe baş kaldırıyor. DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI YÖNTEM Her dönem kırıma uğrayan, emeği görülmeyen ve bedeni sömürülen kadın, günümüzde de aynı uygulamalara maruz kalmaya devam ediyor. Dünyanın her yerinde baskı altına alınan, eve kapatılan, “doğum makinesi” olarak görülen, “anne” diye kutsallık atfedilen, “cinsel obje” olarak kullanılan, erkek ve devlet tarafından katledilen ya da şiddete uğrayan kadınlar, Türkiye’de de benzer politikaların hedefi haline geliyor. 2016’NIN İLK 10 AYINDA EN AZ 220 KADIN KATLEDİLDİ Türkiye’de kadına yönelik katliam ve cinsel saldırın giderek arttığını ise, 2016 yılına ait veriler ortaya koyuyor. Bianet’in kadına yönelik şiddet çetelesine göre, erkekler 2016 yılının ilk 10 ayında en az 220 kadını katletti, 65 kadına cinsel saldırıda bulundu, 104 kadını taciz etti; 352 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu; 282 kadına şiddet uyguladı. GÖZALTINDA CİNSEL ŞİDDET ARTTI Yıl içerisinde kadınlar erkek şiddetin yanı sıra devletin de şiddetine maruz kaldı. Gözaltında cinsel şiddetten siyasetteki iradelerine dönük saldırılara, kadınlara “müjde” gibi sunulan yeni istihdam yasalarına kadar devletin şiddet politikalarından da nasibini aldı. Özellikle Kürdistan’da ilan edilen “sokağa çıkmas yasağı” ile birlikte yaşanan olaylarla birlikte gözaltına alınan kadınlar, asker ve polislerin cinsel şiddetine maruz kalırken, darbe girişiminin ardından başlatılan “cadı avı” ile gözaltında cinsel şiddette arttı. Af Örgütü ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), yaptıkları açıklamalarda cezaevlerinde yaşanan cinsel saldırı olaylarına dikkat çekti. TBMM’DE BOŞANMA KOMİSYONU KURULDU Yine kadınları ilgilendiren bir diğer önemli konu da Meclis’te, “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin” Araştırma Komisyonu kurulması oldu. Kadınların tüm itirazlarına rağmen kurulan komisyon, çocukları “istismarcısı” ile evlendirmenin önünü açarak, “Aile mahremiyetinin korunması” bahanesiyle aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılmasını önerdi. Komisyon, aynı zamanda kadınların nafaka hakkını evlilik süresi ile bağlantılandırarak kısıtlarken, ilahiyat fakültesi mezunlarının da aile danışmanı olarak görevlendirilmesini kılıyordu. CİNSEL İSTİSMARCILARI AKLAYAN ÖNERGE KABUL EDİLDİ Cinsel istismarcı erkekleri aklayan uygulamalarını sürdüren AK Parti döneminde kadın katliamları adeta cins kırımına varan düzeyde artarken, kadın ve çocukların aleyhindeki yasal düzenlemeler de yoğunlaştı. Meclis Genel Kurulu'nda AK Partili milletvekilleri tarafından cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda Ceza Muhakemesi Kanununun 213. maddesine bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını teklif etti. Meclis'te oylatılan önerge yine AK Partililerin oylarıyla kabul edildi. Önergenin tam metni şöyle: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Geçici 1'inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. "(2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza Muhakemesi Kanununun 231'inci maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zaman aşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar verilir." GÜVENCESİZLİK YASA İLE DERİNLEŞTİRİLDİ Geçtiğimiz yıl Ocak ayında hükümetin açıkladığı “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı” yasallaştırıldı. Doğum yapan kadınlara “esnek çalışma” koşulları getirdiğini iddia eden yasa, özünde kadınları daha da güvencesizliğe itiyor. Kadın memurlara doğum yapmaları halinde “analık” izni sonrasında birinci doğumda 2, ikinci doğumda 4, sonraki doğumlarda ise 6 ay süreyle günlük çalışma süresinin yarısı kadar “mali ve sosyal haklarda herhangi bir kesinti yapılmaksızın” çalışma getiriyor. Kadın kurumları, kadını eve kapatmayı amaçlayan bu yasaya karşı çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştirsede hükümet, gündemin yoğunluğunu fırsat bilip tasarıyı yasalaştırdı. KAYYUMLARLA KADIN İRADESİ YOK SAYILDI! 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilan edilmesiyle birlikte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler’den de (KHK) en çok kadınlar etkilendi. Öyle ki çıkan KHK’ler, kadınları bir bir alanlardan ve siyasetten uzaklaştırmayı hedefledi. Bu uygulamaların ilki Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) ait belediyelere atanan kayyumlar oldu. Atanan kayyumlarla birlikte kadının siyasetteki temsiliyetini görünür kılan eşbaşkanlık sistemi feshedildi. 34 DBP’li belediyeye atanan erkek kayyumların ardından kadın iradesi de yok sayıldı. Kayyum atamalarıyla, belediyelere ait kadın merkezleri de bir bir kapatıldı ve aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın da bulunduğu birçok kadın eşbaşkan tutuklandı. SİYASETÇİ VE SEÇİLMİŞ KADINLARA TÜHAMMÜLSÜZLÜK Bununla da yetinmeyen erk sistem, Türkiye tarihinde kadın vekil sayısındaki büyük oran ile Meclis’e giren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ve DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Kongreya Jinan Azad (KJA) Dönem Sözcüsü Ayla Akat’ın yanı sıra onlarca Kürt kadın vekil ve siyasetçi tutuklandı. KADIN DERNEKLERİ MÜHÜRLENDİ KHK’lerle kapatılan basın kurumlarından dünyada ilk kadın haber ajansı olan JİNHA kapatılırken, kapatılan televizyonlar arasında bulunan İMC TV’deki Mor Bülten ve Hayatın Sesi TV’deki Ekmek ve Gül adlı kadın programları da ortadan kalktı. Son olarak kapatılan 370 dernek arasında birçok kadın derneğinin kapısına mühür vuruldu. DÜNYANIN TÜM KADINLARI KELEBEKLERİ ANIYOR KHK ya da yasalarla sesleri susturulmaya çalışılan kadınlar, buna rağmen özgürlük mücadelelerinden bir adım dahi geri atmadı. Devlet ve erkek şiddetine karşı Kelebekler’in direniş mirasını devralan kadınlar, şiddete ve haklarının gasplarına karşı her zaman alanlarda oldu. Kimi, kendine şiddet uygulayan erkeğe, özsavunma ile cevap verirken kimi kadınlar Rojava’da olduğu savaş mevzilerinde ön saflarda yer savaştı, kimi iradesini yok sayan devlet şiddetine direndi, kimi “güvencesizleştirmeye” karşı ve kimisi de yaşam alanını korumak için alanlara çıkarak hesap sordu. Minbiç’in özgürleştirilmesiyle ellerinde sigaranın keyfini çıkararak içen ya da kara çarşafını ateşte yakan kadınların özgürlük sevinci, dünya kadınlarına güç verirken Kelebekler’in özgürlük bayrağını dalgalandırmayı sürdüren kadınlar, bu yıl da Türkiye ve Kürdistan başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında erkek-devlet şiddetine karşı 25 Kasım günü alanlarda olacak.