İSTANBUL - BİKG aktivisti Nimet Tanrıkulu, kadınların tüm baskı süreçlerine güçlü bir sesle itiraz ederek, yeni yöntemlerle alanlarda ve sokaklarda olacaklarını söyledi. Tanrıkulu, "İtiraz sesimizi yükseltikçe büyüyeceğimize ve genişleyeceğimize inanıyorum" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) artan baskı sürecinde kadınlar, en çok hedef haline gelen kesimlerin başında geldi. Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) ait belediyelere kayyum atanmasıyla birlikte eşbaşkanlığın feshedilmesi, kadın merkezlerinin kapatılması, kadına yönelik şiddetin giderek artması ve son olarak kapatılan 370 dernek arasında bulunan kadın derneklerinin mühürlenmesi, kadın iradesine dönük saldırı olarak ortaya çıkan uygulamalar oldu.
Her darbe ya da kaos sürecinde tanıdık fotoğrafların ortaya çıktığı Türkiye’de, 12 Eylül darbesinde tüm bunları yaşamış bir isim olan Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) aktivisti Nimet Tanrıkulu, kadın iradesine yönelik saldırıları değerlendirdi.
'BAŞ ETMENİN BAŞI SİVİL İTAATSİZLİK'
12 Eylül döneminde maruz kaldıkları ağır işkencelere rağmen mücadeleden vazgeçmediklerini kaydeden Tanrıkulu, şimdiki dönemde de mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurguladı. Yaşamın her alanında kadınların sesinin kısılmaya çalışıldığını belirten Tanrıkulu, 15 Temmuz sonrası ise bunun daha da arttığını söyledi. Kapatılan 370 dernek arasında bulunan kadın derneklerinin mühürlenmesine dikkat çeken Tanrıkulu, "Süre vererek kapatıyorlar ama bunu aslında yasallaştırıyorlar. Yaşadığımız tarihsel süreçlerden de biliyoruz. Tarih içinde görüldüğü gibi kadınların bin yıllardır gördüğü ezilme, yok edilme, toplumsal eşitsizliğin bir biçimi olarak aslında kapatılmayla ağır biçimde ödüyoruz" dedi.
Tanrıkulu, kadınlar olarak yaşanan tüm baskı süreçlerine itiraz edilmesi gerektiğini ifade ederek şunları aktardı: "Biz hayatın içinde çok küçük de olsa o itiraz sesimizi yükseldikçe büyüyeceğimize genişleyeceğimize inanıyorum. Sesleri çoğaltmamız çok önemli. Biz bu sesleri çoğaltmadığımız zaman daha acımasızca davranacaklar. Biliyoruz bunun adı aslında faşizmdir. Tarihler içerisinde baktığımızda faşizm yok olmaya mahkumdur. Bu yok olmalarını en temel işlevi direnişle olur. Her şekilde direnmemiz gerekir. Bir sivil itaatsizlik hareketi oluşturmamız gerekir. Birçok şey ile baş etmenin başı sivil itaatsizlik. Sokaktan geri durmamak gerekir. Yazmak gerekir.”
'YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR'
Kadınların çok ağır koşullarda mücadelelerini sürdürdüklerinin altını çizen Tanrıkulu, kurumların kapatılarak ve medyanın susturulmasıyla toplumun eve hapsedilmeye çalışıldığını dile getirdi. "Çünkü biliyorlar ki seslerin çoğaldığı her yerde mücadele başka bir noktaya evrilir" diyen Tanrıkulu, kadınların yeni yöntemlerle alanlara ve sokaklara çıkması gerektiğini söyledi. Barış için mücadele eden kadınlar olarak bu topraklarda uzun süredir barışın sesi olmaya çalıştıklarını kaydeden Tanrıkulu, "En büyük argümanlarımızdan biri barışta ısrarcı olmamızdır. Bugün kadınlar sokaklarda sürükleniyor. Kürdistan'ın birçok yerinde kadın arkadaşlarımız tutuklandı. Onlar bizim barış için mücadele eden arkadaşlarımızdı. Kadın belediye başkanlarımız tutuklandı" diyerek yüksek bir sese ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Var olan sesin yetersiz olduğunun altını çizen Tanrıkulu, bundan sonra diğer kadın örgütleri ile birlikte hareket etmeye devam edeceklerini ve yapacakları eylemliliklere ilişkin tartışma içerisinde olduklarını söyledi.
Tanrıkulu, şu çağrıda bulundu: "Biz bu toplumda yaşayan bütün kadınlara ‘yarın çok olabilir’ diyoruz. Zulme karşı ses çıkarmadığımızda kadınların hayatları çok farklı noktalara gidecek. Birlikte mücadele ve seslerimizi çoğaltalım.”