ANKARA – DTK’de yaptığı çalışmalara ilişkin mahkemede konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, "Bizim çözüm modeli olarak sunduğumuz özerklik, dünyanın birçok yerinde sonuç vermiş. Bu yerlerden yararlanarak uygulamak istedik" dedi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, 28 Aralık 2016 tarihinde "örgüt yönetmek" iddiasıyla tutuklanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, tutuklu yargılandığı davadan ilk kez hakim karşısına çıktı. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 10’dan fazla avukat Tuğluk'u savunmak için duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, İstanbul Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Pervin Buldan, Diyarbakır milletvekilleri Feleknas Uca ve Sibel Yiğitalp, Urfa Milletvekili Dilek Öcalan ile Parti Meclisi (PM) üyesi Ayşe Berktay ile PM ve MYK üyesi kadınlar izleyici olarak hazır bulundu. İzleyiciler, “Direne direne kazanacağız” sloganlarıyla salona girdi.
Duruşma kimlik tespitinin ardından iddianamenin okunmasıyla başladı. Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) 14 Temmuz 2011 tarihinde duyurduğu özerklik ilanı, o dönem DTK Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Bağımsız Van Milletvekili olması nedeniyle Tuğluk'un iddianamesine girerken, katıldığı DTK eylemleri, DTK meclisleri ve komisyon çalışmaları ile avukat görüşmeleri suç isnadıyla iddianamede yer aldı.
3 AVUKAT SINIRLANDIRMASI
Mahkeme heyeti, iddianamenin okunmasının ardından, HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ davasında olduğu gibi duruşmaya üç avukat sınırlaması kararı getirdi. Ancak avukat Levent Kanat, bu karara itiraz ederek, savunma hakkının engellenemeyeceğini ve 3 avukat sınırlamasının hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Mahkeme ise itirazları reddederek, oy birliği ile 3 avukat sınırlamasına karar verdi.
Avukat Alişan Şahin ise, 3 avukat sınırlamasının Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile eklenen bir düzenleme ile geldiğini ve “örgüt üyeliği ve yönetme” iddiasına peşinen hükmetmenin hukuka aykırı olduğunu belirtti.
'DTK MECLİS'E DAVET EDİLDİ'
Tuğluk, DTK çalışmalarının kendisine yönelik suçlamaya dönüşmesine dair savunma yaptı. Tuğluk, “DTK 2007 yılında kurulan ve o yıllardan beri aralıksız çalışmalarına devam eden bir kuruluştur. İllegal bir örgüt deniliyor ya, Cemil Çiçek tarafından Ocak 2012’de Meclis’e davet edilen bir platformdur. Meclis’in resmi internet maili tarafından biz davet edildik. DTK olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğumuz bir öneri metnimiz vardı. DTK iddia edildiği gibi yasa dışı kurum değildir. Ne oldu da DTK, 10 yıl aradan sonra ‘yasa dışı’ bir örgüt oldu? Ne oldu bu çatı altında çalışma yürütenler aylardır tutuklu" diye konuştu.
DTK'nin Kürt sorununun çözümünde rol üstlendiğini belirten Tuğluk, “Toplumun siyasal ve sosyal durumunu tartışan nasıl terör örgütü olabilir? DTK’nin neyi hedeflediğine ve yaptığı faaliyetlere bakılması lazım, ama yaptığımız faaliyetlere iddianamede yer verilmemiş. Kürt sorunu çözümünde rol üstlendi, yaptığımız şey bu. İddianamede yer aldığı gibi ne olduğu belli olmayan konuşmalar değil” dedi.
'DEMOKRATİK ÖZERKLİK CİDDİYE ALINSAYDI BUNLAR OLMAZDI'
Tuğluk, şunları ifade etti: “DTK’yi bir platform olarak belirttim, özerlik ise temel aşamada Kürt sorunun demokratik çözümünde model tartışması yaptık. Temmuz ayında özerklik açıklamasından önce yaptığımız çalışmalar vardı. Kürt meselesinde bir rol üstlendik. Biz vicdanı ve ahlaki olarak bir model tartışması oluşturduk. Demokratik özerklik tartışması, birçok kişiyle birlikte ülkede uygulandığı yerlerde akademisyen ve aydınlarla tartışıldı. Demokratik özerklik modeli ‘terörize’ edileceğine bir fikir olsun, kimin itirazı varsa tartışmak istedik. Çözüm modeli ciddiye alınsaydı son 3 yılda bu acıları yaşamazdık... Bizim çözüm modeli olarak sunduğumuz özerklik, dünyanın birçok yerinde sonuç vermiş. Bu yerlerden yararlanarak uygulamak istedik. Türkiye gerçeklerine uygun, tartışılabilir ve uygulanabilir istedik. Türkiye siyasetine zemine sunmak için yaptığımız çalışma ‘terörize’ edildi ve anlamsızlaştırılmaya çalışıldı. Bizim önerdiğimiz model, bir devlet ‘yıkma’ projesi değildi. Demokratik özerklik bir demokrasiydi."
Tuğluk, “20 milyon insan aslında bu projeyi istiyor. HDP tüzüğünde yer alıyor. 20 milyon insan böyle bir şey isteyemez mi? Kadın sorunları ve özgürlüğü, ekolojik sorunları, faili meçhul cinayetlerini, ekonomiyi, tarım işçilerini geniş çerçevede tartıştık” diye ekledi.
'İMRALI'YA GİTTİĞİM E BARIŞA OLAN UMUDUM ARTTI'
Duruşmaya verilen aranın ardından savunmasına devam eden Tuğluk, “Siyasette de bu barışı üstlenmek için rol aldım. Sayın Abdullah Öcalan'ın avukatlığını da yaptım ve kendisi ile görüştüğümüzde hiç talimat almadım, avukatıydım. İmralı’ya gittiğimde barışa olan umudum arttı, doğru rol üstlendim. Kendisi ile görüştüğümde talimat değil, öneriler sunabiliyordu. Şiddetin dışında bir çözüm yolu açmak için halkımızın beklentisi vardı ve bu beklentiye çözüm olabilmek için yer aldım” ifadelerini kullandı.
Tuğluk, son olarak şunları söyledi: “2011 yılında bir siyasetçi olarak zor bir coğrafyada siyaset yürüttük. Ne istediğini bilen ve talepleri olan insanlar var. Zaman zaman etkinlik yapıyorduk. Cezaevindeki açlık grevlerinde çok kritik aşamaya gelinmişti ve hükümetin araya girip, Sayın Öcalan'a kardeşini göndermesi ile bu açlık grevi bitti. Biz o zaman ailelerin yanındaydık. İddianamede yer alan yolun kapatılması gibi bir şey olmadı. Ne yaptıysam açık yaptım ve siyasetçiyim.”
Tuğluk'un savunmasının ardından mahkeme duruşmaya ara verdi.